7 Temmuz 2008 Pazartesi

GÖNLÜM


En büyük ömrümüzden kaynaklar dökülürdü bizden habersiz। Sabrımızla şehirleri uyandırır, vedalara alışık yüreğimizdeki çöl fırtınalarını görmezden gelirdik. Kor olurdu yüreğimizde sözcükler, parmaklarımızı geren şiirlerle her sabah birbirimize uyanır, sevinci ve coşkuyu yudumlardık er sabahlarda. Kol kola yürürdük yokluğun çarpıntılı caddelerinde, günü bir yerlerinden böler, çağrılı bir düşünüşün bulvarlarında kaybolurduk.

Saçlarımıza kar düşer, düşen her damla ömrümüzden bir gün çeker। Sevdanın gramerini acılar çevreler, o acılar ki, ne kadar sevmeye değil, ne kadar gerçeğe yakın olabildiğimizi izler. Dilimiz sert sözcüklerden anlam kurarken, yürekteki sızı içten içe bir duvarca nemli geceleri sabırla göğüsler. Bütün duvarlar topraktır, gün gelir kendi eksenine çöker.

En büyük coşku, seni düşünerek, seninle büyüyerek ve seninle paylaştığım mutluluğun karelerinde saklıdır. En ölümsüz anlarda, tükenmesini dilemediğim zamansızlığın mumlarıydı yanan bir yılanın bedeninde. Büyülü bir dokunuş aradın, yoktum। Gerçeğimizin nefesiyle sildik ıslak bedenlerimizi. O an sevgiden koptuk. Gece durmuyordu, gece bendimizi zorluyordu ve uzak nehirlerin damarından delice sular akıyordu, yorulmaz bir dokunuşla uykulardan aşk ağlara dolanıyordu.

Buram buram düşlerden arala şimdi göz kapaklarını. İnce bir ağrıyla sar sarmala sensizken sana yazdığım sevda notlarımı. Ihlamur kokulu yüreğine en deli nehirleri yönelteyim, menekşe bakışlarına hüzün şiirleri dizeyim. Pırıltılı göğsüne yaslanarak, yalnızlığın bütün köprülerinden geçerek sana geleyim. Yosun gözlerin düşsün gönlümün bardaklarına ve ruhunun duru pınarlarında yıkayayım özlemli yüreğimi

1 yorum:

Adsız dedi ki...

duygular ancak bu kadar güzel ve etkili anlatılabilirdi.. tebrikler.. keşke devam etseydiniz yazmaya...